27 Ocak 2015 Salı

Denemeler#1
Daha da sıktı gözlerini sanki daha fazla sıkabilse yok olup gidebilecek mişcesine….
Yine üstündeydi… bütün ağırlığı ile içinde gidip gelirken boğazından çıkan iniltiler midesini kaldırıyor ama kusmamak için kendini tutuyordu. Kusmaması gerektiğini, kusması durumunda çok daha fazla eziyet göreceğini biliyordu daha da sıktı gözlerini sanki yok olabilecekmiş gibi… Pis vücudun üzerinde gidip gelişini düşünmek istemiyordu ve zihninin derinliklerinde güzel bir şeyler olabilirmişçesine araştırdı ama yoktu o kadar uzun zamandır buradaydı ki sanki bundan başka bir hayatı hiç olmamıştı.
İstemsizce gözlerinden yaşlar akmaya başladığında hiçbir şey hissetmiyor olması artık onu şaşırtmıyordu. Bu karanlık odada geçirdiği günleri bir kaçış yolu bulabilmek için duvarları tırnakları ile kazıdığı zamanları düşündü. Hiçbir yol yoktu. Adam boğulurmuşçasına hırıltılar çıkararak bütün ağırlığı ile üzerine yığıldı. Pislik ve alkol kokusu o kadar keskindi ki burnu sızlıyordu. Usulca kalktı adam üzerinden ve içinden çıktığında kocaman bir boşluk hissetti aynı kalbinin olması gereken yerde hissettiği gibi.
Gözlerini sımsıkı kapattı her zaman ki gibi ta ki odada sürünen ayak sesleri kesilinceye dek. Gitmiş ti işte ne zaman geleceğini hiç bilemiyordu. Usulca açmaya çalıştığında gözlerini sanki gözleri açılmak istemiyormuşçasına ona zorluk çıkardı. Tavanda birkaç kök çıkmıştı ve onları görünce bunları temizlemeliyim diye düşündü. İnsan yaşadığı yeri düzenli tutmalıydı nede olsa.
Yattığı şiltenin çıkan demiri sırtına batmış ve üzerine binen ağırlıkla derin bir kesik oluşturmuştu. Kesiği hissedebiliyordu ama duyması gereken acıyı duymuyordu. Umursamadan yatakta doğruldu beline kadar toplanmış eski ve lime lime olmuş eteğini aşağı doğru çekiştirerek ayağa kalmaya çalıştığında gözleri karardı ve bir an ayaklarını kendine çekip öylece durdu. Güzel bir şey düşünmeye çalıştı yeniden ama her şey o kadar uzaktı ki sanki bütün hafızası silinip gitmişti. Derin bir soluk alıp küf ve keskin çürümüşlük hakim odada ciğerlerini hava ile doldurdu. Bu oda ile birlikte oda her geçen gün biraz daha çürüyordu. Ayaklarını yataktan aşağı indirdiğinde iç çamaşırının yerde öylece durduğunu gördü. Hiç umursamadan usulca ayağa kalkıp tavandaki köke ulaşmaya çalıştı. Tavan eliyle ulaşabileceği kadar yakın görünüyor ama köke ulaşamıyordu. Biraz daha uzamasını beklemesi gerekecekti. Umursamaz bir şekilde odanın kösesinde duran masaya döndü ve üzerinde kendisi için bırakılmış ilacı eline aldı yanında duran suya aldırmadan yuttu. Bunu o kadar mekaniksel bir hareketle yapıyordu ki eğer bir onu görebilseydi bir robot sanar dı. Gülümsedi neye gülümsediğini bilmiyordu ancak ne kadar zamandır bunu yaptığını düşünmeye çalıştığında hiç bir şey hatırlamadığını anlayarak gülümsedi.
Her gün belki her an hep aynı şey oluyordu derin bir uyku ve uyandığında o üstünde içinde gidip geliyor oluyordu. Sonra kalkıp gidiyor ve kız kalkıp ilacını içip yeniden yatağına dönüyordu. Birazdan hep olduğu gibi kapının altından hala içinde ne olduğunu bilmediği lapası gelecekti.
Tam o anda bir sürtünme sesi duydu ve başı otomatikman sola doğru döndü işte oradaydı yemeği gelmişti. Ağır ağır yatağından kalkıp yemeğini almak üzere kapının yanına gidip çömeldi kağıt bir kase ve bir plastik kaşık. Lapasını yerken neden hiçbir şey düşünemiyorum diye geçirdi içinden… Nasıl oluyordu da bu zamanların dışında hiçbir şey hatırlamıyordu. Lapasını bitirdikten sonra bir daha gözlerini açtığında yine onun üstünde olacağını biliyor ve ağır ağır kapana gözlerine direnmeye çalışıyordu. Ama gözlerini loşluğun içinde sanki tonlarca ağırlık bağlıymışçasına kapanmaya başlamıştı.
Ve karanlık tüm benliğini yine sarmıştı.
By Misliyna

2 Ekim 2014 Perşembe

Buz


Buz




Cesetlerin tek ortak noktası olay yerinde bulunan bir DNA'ydı. Vadinin en ücra köşesinde, suçluların tedavi gördüğü ve kimse farkına varmadan bir sineğin bile dışarı çıkamayacağı akıl hastanesinde tedavi gören azılı suçlulardan birinin DNA'sı…

Başkomiser Servaz soğukkanlı katilin korkunç cinayetlerini aydınlatmaya çalışıyor, hastanedeki yeni işine başlayan genç psikolog Diane de kendi araştırmasını yapıyordu. 

Bu cinayetleri araştıranlar akıl sağlıklarını korumaya çalışırken Pireneler'in derinliklerinde, buzlar altındaki bu vadide çılgınlığın ve intikamın ürkütücü hikâyesi gün yüzüne çıkmaya başladı…


Bazen bir kitaba başladığınızda sadece okumak için başlarsınız ve bitirdiğinizde o son sayfaya geldiğinizde yüzünüzde bir gülümseme oluşur... İşte bu kitap tamda öyle... Güzel kurgulanmış içinde suprizler barındıran gerçek bir bir polisiye...

Benim için her ne kadar tahmin edilebilir ilerledi ise de normal bir polisiye roman okurunun ilgisini çekebilecek ve etkileyecek bir eser olmuş...

Sona Kalan


Sona Kalan





Herkesin yarası vardır, ama bazılarınınki daha belirgindir…

Bambaşka hayatlara ait Claire, Will ve Teddy adında üç masum çocuğun yolları bir anda, hiç beklenmedik bir trajediyle kesişir. Önce aileleri, ardından koruyucu aileleri katledilen bu çocuklar için artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Peki, onları bir araya getiren bu sarsıcı olaylar bir rastlantı mı yoksa birbirleriyle bağlantılı gerçeklerin önemli bir halkası mıdır?

Jane Rizzoli ile Maura Isles, katledilen ailelerle ilgili araştırmalarını derinleştirdikçe uzayan sır perdesini aralayabilecek, bu çocukları bekleyen korkunç kaderi değiştirebilecekler midir?

Şekinde tanıtılıyor kitap... Yazarın ilk seri kitabı olan Cerah 2001 yılında yayınlandığında tamam işte budur demiştim kitabı okuyunca... Aradan tam 13 yıl geçti ve bu son kitapla Tess GERRITSEN nin nasıl tükendiğini acı bir şekilde görmüş oldum bu kitap ile... 


Kitap kendi konusundan ziyade Jane ve Maura ya o kadar dalmış durumda ki gerilim romanı yerine sanki biyografi okuyorsunuz... Kısaca sı olmamış... Umarız en kısa sürede eski performansını tekrar yakalar...

29 Mayıs 2014 Perşembe

THE CHICAGO CODE

Hani bazen bir şey görürsünüz ve sanki yıllardır sizinleymiş gibi rahat ve uyumlu hissedersiniz ya kendinizi... işte tamda böyle oldu diziyi şans eseri ilk izlediğimde... 
O kadar doğal o kadar samimi ki sanırsınız bir tv dizisi değilde eş zamanlı polis merkezi ve harekatları çekimi...
 Diğer dizilerde görmeye alıştığınız son teknoloji yok mesela bu dizi de... 
hatta o süper yakışıklı dedektifler veya çok güzel bayanlarda yok... 
son model arabalarda göremiyorsunuz... 
sokak çekimlerini sanki bizim arka mahallede yapmışlar... 
evet bunların hiç biri yok ama samimiyet var... 
diziyi izlerken inana biliyorsunuz... 
yapmacıklıktan uzak... 
Birbirleri ile iletişimleri bile kurallardan ve kıstaslardan uzak... Rahat bir dille yazılmış ve aktarılıyor... Karakterler o kadar sıradan ki aranızda empati bile kurabiliyorsunuz.. 
(Yada ben iyice kendimi kaptırdım bu işlere :) ) 
Neysem ne kısaca seviyorum bu diziyi..... :)

Konusuna gelince bildiğimiz polisiye-mafya ve devlet çekişmesi ile ortalık da ki iş birlikçiler hainler vs vs vs...

Eğer hiç denk gelmedi iseniz bir göz gezdirmenizi tavsiye ederim... Dizi FOXCRIME da yayınlanıyor...


28 Mayıs 2014 Çarşamba

26. Seviye ve Hayal Kırıklığı...



Bu gün bu bloğu açmama vesile olan kitap ile başlamak doğru olur diye düşündüm...


26. Seviye
Anthony E. Zuiker, Duane Swierczynski


Kitabı ilk aldığımda interaktif olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu... ilk bölüm anlamsız bir şekilde olayın ortasında bittip de sayfanın sonunda kullanıcı adı ve şifresi verilmiş bir web sayfasına yönlen dirilene kadar... (www.level26.com) tabii hemen web sayfasına girdim ve ilk hayal kırıklığımı orada yaşadım... Her zamanki gibi kitap kendi ülkesi için hazırlanıp yayınlandığı için web sayfası kitabın tüm büyüsünü en azından benim için silip süpürdü... Kitapta ruhani bir varlık olarak hissetmeye başladığınız Sqweegel in aslında şebek olduğunu görüp kahkahaları basıyorsunuz... Kitap ile film arasındaki en büyük fark budur işte...

Not : Orjinal web sitesine gitmek zorunda değilsiniz... Youtube da "level26" diye aratırsanız 20 bölümlük video seri halinde çıkıyor... Ben kitabı okuduktan sonra biraz gülmek için hepsini peş peşe izledim... :)

Kitapta kendi hayal dünyanızda sahneleye bilirsiniz olayları ancak beyaz perde de size dayatılmış komiklikleri ve saçmalıkları izlemek zorunda kalırsınız... ve tüm samimiyetimle söylüyorum video açıldığında ilk tepkim " hadi leyn" oldu... ve uzunca bir süre güldükden sonra videoları izlememeye karar verdim... ve kitapta kesilen ve video ile devam eden bölümleri kendi hayal gücüm ile canlandırmaya karar verdim...




Tabi yazarın CSI serisinin yazarlarından birisi olması (CSI seri ile ilgilide konuşmak istiyorum ama başka bir yazıda) kısa filmlerin çekiminde çok büyük etken olmuş.. Keşke CSI ekibinden bi takımı kullansaymış çok daha ilgi çekici olabilirdi... En azından benim gibi Kriminoloji tutkunları için....




Karakterlere gelince bence içlerinden en iyisi hamile ve doğumun son safhasına gelmiş olan anne adayımız... O haliyle bile kocasından (Steve) çok daha akıllı ve metanetli.. diye düşünüyor insan ve zaten bir anne adayınında koruma iç güdüsü tavan yapmıştır ve bu doğal refleksten başka bir şey görmeniz süpriz olur.... ama ana karakter olarak en dikkat çekici kişi o...




Yazılarımda kitabı anlatmak yerine onunla ilgili izlenimlerimi paylaşmak ve ilgisini çeken ve benim gibi bahsi geçen kitaplardan okuyan birilerini bulabilir isem tartışmak için sadece yorumlarımı yazacağım..




Not : Orjinal web sitesine gitmek zorunda değilsiniz... Youtube da "level26" diye aratırsanız 20 bölümlük video seri halinde çıkıyor... Ben kitabı okuduktan sonra biraz gülmek için hepsini peş peşe izledim... :)


27 Mayıs 2014 Salı

Google dan mesaj geldi...



Sıradan bir günde, sıradan bir kitap ile ilgili yorum aradım tüm bloklarda... ama yoktu... Kitap severler o kadar harika bloklar hazırlamışlar ki uzunca bir süre asıl amacımı unutup yayımladıkları yazıları okuyup kitapları incelediğim... ve inceledikçe aslında hepsinin aynı tarz kitapları takip ettiğini fark ettim...  tabi ki hepsinin yorumları farklı yaklaşımları birbirinden uzak... ama asıl aradığımı bulamadan web'den ayrılmayı düşünürken... Google dan bir mesaj aldım... evet Google dan bir mesaj... :) "Aradığını bulamadın mı?" diye bir soru vardı mesaj da... Evet gerçekten de aradığımı bulamamıştım... mesajın devamın şöyle yazıyor du "o zaman kendi blokunu oluştur" tabi ki bana hitaben değildi ama özne buydu... düşündüm ki benim okuduğum kitapların yorumlandığı tartışıldığı bir blok bulamadım belki de bu yüzden kendi blokumu oluşturmalıyım... Okuduklarımı buraya yayınlayıp benim gibi o kitapları okuduktan sonra birileri ile yorumlamak isteyen hataları güzellikleri paylaşıp tartışmak isteyen birileri vardır... var mı dır ? Bunu zamanla göreceğiz.... Bu gün bloku oluştururken aman Allahım şimdi buraya ne yazacağım diye düşünüyordum ama şimdi biliyorum ki yazıp konuşmak ve tartışmak istediğim bir sürü konu var... :) Üstelik sadece kitaplarda değil seri diziler ve filmlerde var konuşup yorum yapıp fikirlerimi paylaşmak istediğim....